Çağdaş Sözlük

Kazâ ~ قضاء

Kamus-ı Türki - Kazâ ~ قضاء maddesi. Sayfa: 1073 - Sira: 14

قضاء Kazâ osmanlıca ne demek, قضاء anlamı.. Osmanlıca sözlükler kamus-ı türki şemsettin sami sözlüğünde قضاء Kazâ maddesi

Kazâ ~ قضاء güncel sözlüklerde anlamı:

KAZA ::: Birdenbire olan musibet. Beklenmedik belâ. * Vaktinde kılınmayan namazı so adan kılmak. * Allah'ın takdirinin ve emrinin yerine gelmesi. * Hâkimlik, hâkimin hükmü. * İstemeden yapılan zarar. * Hükmeylemek, hüküm. * Bir şeyi birbirine lâzım kılmak. * Beyan eylemek. * Ahdini yerine getirmek. * Ödemek, edâ etmek. * İcab. * Ölüm. (L.R.) * Şeriat hâkimi olan Kadı'nın hükümetinin hududu olan memleket. (Yâni, eskiden bir hâkimin şeriat şeriat namına da'valara baktığı memlekete "kaza merkezi" denirdi.)Fık: İnsanlar arasında vuku bulan dâva ve muhasamayı şer'î hükümler dairesinde fasletmek, halletmek.(Fetvanın kazadan farkı, mevzuu âmdır; gayr-i muayyendir, hem mülzim değil. Kaza ise; muayyen ve mülzimdir.)

Kaza ::: (o. i.) : 1) olacağı ezelden Cenâb-ı Hak tarafından takdir olunan şeylerin vukua gelmesi. 2) dâvaları görme işi, hüküm, hüküm verme; kadı'nın hükmü, kadılık vazifesi, bir kadı'nin idaresi altında bulunan yer. Silk-i kaza : kadılık yolu, mesleği. 3) istemeden yapılan ve elden çıkan kötü iş, zararlı iş. Ecel-i kaza : bir kaza neticesinde olan ölüm. 4) vaktinde kılınmıyan namaz, tutulmıyan oruç borcunu usul ve kaidesine göre sonradan ödeme. Ez-kazâ : kaza olarak, kaza suretiyle; şayet, olursa, (bkz. : kazaen, kazârâ). 5) (c. kazâhâ) kaymakamlık, * ilce. Tahl-ı kaza : bir kadı'nın idaresi altında olan.

kazâ-i hacet ::: aptes bozma. 6) tehlike. 7) hâdise, vukuat.

Kaza vû kader ::: alın yazısı, (bkz. : kader-i ilâhî).

kazâ-i fi'lî ::: huk. [eskiden] * yargıcın yetîmin malını satması gibi fîlen olan hüküm.

kazâ-i ilzam ::: huk. * yargıcın : "hükmettim, iddia olunan şeyi ver!" demesi gibi sözlerle mahkû-mün-aleyhi ilzam etmesi.

kazâ-i Icavlî ::: huk. [eskiden] "hükmettim, ilzâmettim" demek gibi söz ile olan hüküm.

kazâ-i terk ::: huk. * yargıcın : "hakkın yoktur, münazaadan memnusun" gibi sözlerle davacıyı münazaadan menetmesi.

kazaen ::: (a. zf.) : kazai olarak, kaza suretiyle, bilmiyerek, yanlışlıkla elden çıkarak, (bkz. : ez kaza, kazârâ).

kazâ ::: kaderde yazılanın gerçekleşmesi.

kazâ ::: vaktinden so a kılınan namaz.

kazâ ::: zarar veren olay.

KAZa ::: Kazâ gelmez Hak yazmayınca,
Belâ gelmez kul azmayınca.

(M. Sıddîk bin Saîd)

Kaza :::


  1. Can veya mal kaybına, zararına sebep olan kötü olay.

  2. İlçe, kaymakamlık
    Örnek: Kazada mektepli dişçi olmadığı için onu vilayete götürdüm. R. N. Güntekin

  3. Vaktinde kılınmayan namazı veya tutulmayan orucu sonradan dinî kurallara uygun olarak yerine getirme.

  4. Yargı.

  5. Kadılık görevi.

kazâ ::: kaderde olanın meydana gelmesi , kaderin meydana gelmesi , Allah'ın ezeldeki hükmü , kadılık (ilçe) merkezi , kadılık etme işi , mahkemenin kararı , hükmü , yapma , yapılma , işleme , istemeden yapılmış bir kötülük , ilahi takdir , kadılık , kaza , ilçe , kaderde yazılanın gerçekleşmesi , vaktinden sonra kılınan namaz , zarar veren olay

kaza ::: birdenbire olan musibet , beklenmedik bela , vaktinde kılınmayan namazı sonradan kılmak , Allah'ın takdirinin ve emrinin yerine gelmesi , hakimlik , hakimin hükmü , istemeden yapılan zarar , hükmeylemek , hüküm , bir şeyi birbirine lazım kılmak , beyan eylemek , ahdini yerine getirmek , ödemek , eda etmek , icab , ölüm , şeriat hakimi olan kadı'nın hükümetinin hududu olan memleket , (yani , eskiden bir hakimin şeriat şeriat namına da'valara baktığı memlekete "kaza merkezi" denirdi , )fık: insanlar arasında vuku bulan dava ve muhasamayı şer'i hükümler dairesinde fasletmek , halletmek , (fetvanın kazadan farkı , mevzuu amdır; gayr-i muayyendir , hem mülzim değil , kaza ise; muayyen ve mülzimdir , )

kazâ ::: ‬ilahî takdir

kazâ ::: kadılık

kazâ ::: kaza

kazâ ::: ilçe

kazaen ::: (a. zf.) kazai olarak, kaza suretiyle, bilmiyerek, yanlışlıkla elden çıkarak, (bkz. : ez kaza, kazârâ).

kaza ::: ilçe, yargı

kaza :::

yargı

KAZA :::

Birdenbire olan musibet. Beklenmedik belâ. * Vaktinde kılınmayan namazı sonradan kılmak. * Allah'ın takdirinin ve emrinin yerine gelmesi. * Hâkimlik, hâkimin hükmü. * İstemeden yapılan zarar. * Hükmeylemek, hüküm. * Bir şeyi birbirine lâzım kılmak. * Beyan eylemek. * Ahdini yerine getirmek. * Ödemek, edâ etmek. * İcab. * Ölüm. (L.R.) * Şeriat hâkimi olan Kadı'nın hükümetinin hududu olan memleket. (Yâni, eskiden bir hâkimin şeriat şeriat namına da'valara baktığı memlekete "kaza merkezi" denirdi.)Fık: İnsanl