Çağdaş Sözlük

Tekellüf ~ تكلف

Kamus-ı Türki - Tekellüf ~ تكلف maddesi. Sayfa: 430 - Sira: 11

تكلف Tekellüf osmanlıca ne demek, تكلف anlamı.. Osmanlıca sözlükler kamus-ı türki şemsettin sami sözlüğünde تكلف Tekellüf maddesi

Tekellüf ~ تكلف güncel sözlüklerde anlamı:

TEKELLüF ::: Kendi isteğiyle külfete girmek, bir zorluğa katlanmak. * Gösterişe kapılmak. Özenmek. * Yapmacık hâl ve hareket. Zoraki hareket.(Üstadımız, tekellüf ve taazzumdan aslâ hoşlanmaz ve talebelerinin dahi tekellüf kaydından âzâde olmalarını emreder. Ve buyururlar ki, "Tekellüf şer'an ve hikmeten fenâdır. Çünkü, tekellüf sevdası, insanı hadd-i ma'rufu tecâvüze sevkeder. Mütekellif olanlar, bazan hodbinâne bir tezâhür ve tefâhür tavrı ve muvakkat soğuk bir riyâkâr vaziyeti takınmaktan kurtulmaz. Halbuki, bunların ikisi de ihlâsı zedeler." R.N.)

tekellüf ::: (a. i. külfet'den c. : tekellüfât) : 1) külfetli, zahmetli iş görme. 2) özenme, bir işi gösterişli bir hâle koymak için uğraşma. 3) gösteriş, yapmacık. Bî-tekellüf, Bilâ-tekel-lüf : külfetsiz, sıkıntısız, tabîî olarak.

tekellüf ::: zorlanma, özenme.

Tekellüf :::


  1. Zahmet veren bir iş görme, güçlüğe katlanma.

  2. Bir işi gösterişli bir biçimde yapmaya çalışma, özenme, gösteriş.

tekellüf ::: Külfetli iş yapma, birisine yük yükleme, sıkıntı verme. Yapmacıktan iş yapma.

tekellüf ::: zorlanma

tekellüf ::: (a. i. külfet'den c. : tekellüfât) 1) külfetli, zahmetli iş görme. 2) özenme, bir işi gösterişli bir hâle koymak için uğraşma. 3) gösteriş, yapmacık. Bî-tekellüf, Bilâ-tekel-lüf : külfetsiz, sıkıntısız, tabîî olarak.

tekellüf ::: gösteriş

TEKELLÜF :::

Kendi isteğiyle külfete girmek, bir zorluğa katlanmak. * Gösterişe kapılmak. Özenmek. * Yapmacık hâl ve hareket. Zoraki hareket.(Üstadımız, tekellüf ve taazzumdan aslâ hoşlanmaz ve talebelerinin dahi tekellüf kaydından âzâde olmalarını emreder. Ve buyururlar ki, "Tekellüf şer'an ve hikmeten fenâdır. Çünkü, tekellüf sevdası, insanı hadd-i ma'rufu tecâvüze sevkeder. Mütekellif olanlar, bazan hodbinâne bir tezâhür ve tefâhür tavrı ve muvakkat soğuk bir riyâkâr vaziyeti takınmaktan kurtulmaz. Halbuki, bunların